HABERLER

01.04.2010

“Beşiktaş Türkiye’dir”

Kulübümüzün Başkan Yardımcısı ve İstişare Heyetleri Başkanı Erdoğan Toprak, Türkiye’nin ilk kulübü olan Beşiktaş’ın, Türk Sporu’na öncü olacak projeleri hayata geçirmeye çalışacağını anlattığı Beşiktaş Dergisi Nisan sayısındaki röportajda, birbirinden önemli mesajlar verdi.

Erdoğan Toprak, 57. hükümet döneminde Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı görevinde bulunarak, Türk Sporu’nun en üst noktasında yer aldı. Şimdi, kulübümüzün Başkan Yardımcısı ve İstişare Heyetleri Başkanı olarak, bilgisini, birikimlerini Beşiktaş’a aktarmak, kendi ifadesiyle, “kendi camiasına hizmet etmek” için yoğun bir tempoda çalışıyor. Erdoğan Toprak ile doğduğundan beri sevdiği Beşiktaş ile ilgili her şeyi konuştuk.
Nasıl Beşiktaşlı oldunuz?
Nasıl Beşiktaşlı olduğumu çok fazla hatırlamıyorum ama Beşiktaşlı doğduğumu biliyorum. Çünkü çocukluğumdan beri hep Beşiktaş’ı tanıdım. Hayatımda hep Beşiktaş oldu. İlk olarak beni Siyah Beyaz renklerimizin etkilediğini sanıyorum.
Beşiktaşlı olmanızda abi, baba, mahalledeki arkadaş gibi sizi etkileyen biri oldu mu?
Çocukluğum, babamın işi nedeniyle Anadolu’nun çeşitli yerlerinde geçti. Etkileyen kişiler olmuştur elbette. Ancak dediğim gibi beni en çok etkileyen renklerimizdi.
O yıllarda futbolcu olmayı düşünür müydünüz?
Hayır, futbola çok fazla ilgim yoktu. Voleybolla ilgilendim. Salon sporlarının hayatımda daha çok yeri oldu diyebilirim. Okuldayken, askerlik dönemimde hep voleybol oynadım. Herkes boş zamanında futbol oynardı, ben boş zamanımda voleybol oynardım. Ancak Beşiktaş’ın futbol takımını yakından takip ederdim. Özellikle 70’li yılların kadrolarını ezbere sayardım.
O yıllara ait unutamadığınız anılarınız, unutamadığınız maçlar var mı?
Anadolu’da maçlara daha uzak oluyorsunuz. Statla aşinalığınız yok. O yıllarda naklen yayınlar yok. En fazla resimli çikletler vardı. Çikletlerden alırdık. Mesela benim aldığım çikletten Fenerli bir futbolcu çıkarsa başkasıyla değişirdim. Şimdiki çocuklar bilmez onu. O zamanki çikletlerde ya artist ya da futbolcu resimleri vardı. Onları biriktirdiğimi hatırlıyorum.
Beşiktaşlı olmak sizin için ne ifade ediyor?
Ben Beşiktaş’ı halk takımı olarak, halk olarak, Türkiye olarak görüyorum. Taraftarını da öyle görüyorum. Yani olaylara duyarlı, olduğu gibi, candan, samimi, duygularını çok rahat dışa vuran, sevinçlerini ve tepkilerini dile getiren, haksızlıklara karşı duran… Bu bakımdan taraftarımızla da çok büyük gurur duyuyorum. Taraftarı, ayrı bir yere koyuyorum. Bakıyorsunuz, toplumsal bir olay var, Beşiktaş taraftarı orada. Bu çok önemli bir şey bence. Beşiktaşlı olduğum için şanslıyım.
Aynı zamanda siz uzun yıllar politikanın da içinde bulundunuz. Politik yaşamınız boyunca “ahlak, emek, barış, demokrasi, sosyal adalet ve insan”a değer veren bir politikacı olarak biliniyorsunuz. Beşiktaşlı duruşuna çok denk düşen değerler bunlar.
Çok teşekkür ederim, çok güzel, hoş bir benzetme yapmışsınız. Eğer öyle bir iz bıraktıysam kendimi çok mutlu kabul ederim. Çünkü insanların hayatlarında, ne kazandıkları, ne harcadıkları veya ne kadar servet sahibi oldukları çok önemli değil. Nasıl bir iz bıraktığınız, çok önemli. Hayatta en çok önem verdiğim şey budur. Bir görev yaparken ya da bir yere gelirken, siz oradan ayrıldıktan sonra nasıl bir imaj bırakmışsınız, buna çok önem veririm. İnsanların bir duruşu, bir çizgisi olması gerektiğini düşünürüm. O çizginizle orada bir yer edinmelisiniz, bir duruşunuz olmalı, ben buna önem veririm. Bazen bu duruşlar size bedeller de ödettirebilir, bu bedelleri ödemeye de hazır olmalısınız.
Bir dönem Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yaptınız. Türk Sporu’nun en üst noktasında bulundunuz. Türk sporunu yakından tanıyan, sorunlarını yakından bilen, bu konuda önemli incelemeler yapmış bir kişi olarak, şimdi bu konudaki tecrübelerinizi Beşiktaş’a aktarıyorsunuz. Sizin tecrübeleriniz mutlaka kulübümüz için de bir şans olacak.
Hiçbir zaman Beşiktaşlı kimliğimi gizlemedim, spor bakanı iken de gizlemedim. 1995’te parlamentoya gittiğimde Beşiktaşlı Parlamenterler Cemiyeti’ni kurmuştum, 2003’e kadar da o faaliyete devam ettim. Beşiktaş Kulübü’nün parlamentoda birçok organizasyonlarını tertip ettik, bir araya geldik, toplantılar,  yemekler organize ettik. Çok sayıda parlamenterin oraya iştirak etmesini sağladık. Bu günkü Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül de vardı. Beşiktaşlılık, benim için farklı bir sevgi. Parlamentoya gitmeden önce de Beşiktaşlı Genç İş Adamları Derneği’nin kurucusuyum. Bakanlık, bir görevdi. Ama buradaki görevimi ben camiama karşı olan sorumluluğum olarak kabul ediyorum. Bakanlıkta tabii ki büyük politikalar ile uğraştık, bir ülke gençliğinin politikalarıydı bunlar. Orada görevimi layıkıyla yerine getirdiğimi sanıyorum. Çünkü bıraktıktan sonra da birçok yerde ödüller aldım. Birçok kamuoyu anketlerinde ödül aldım. Yılın spor adamı ödülünü aldım. Bunlar genelde insanlara görevdeyken verilir, görevden ayrıldıktan sonra unutulursunuz. Ama ben görevden ayrıldıktan sonra bu ödülleri aldım. Bundan dolayı çok mutluyum. Demek ki bir şeyler verebilmişim. Şimdi yöneticiliğimi, kendi camiama karşı bir görev olarak kabul ediyorum. Bu konuda da Sayın Başkanımız’ın davetine icabet ederken yapılanmayla ilgili bir görev konusunda destek istemiştim. Şimdi o görevi yürütmeye çalışıyorum. İnşallah bir şeyler bırakır, öyle görevimi iade ederim bir sonraki gelen arkadaşlarıma.
BJK İstişare Heyetleri, büyük bir hızla faaliyete geçti. Özellikle BJK Kadın, Aile ve Çocuk İstişare Heyetimiz’in Elazığ ve Mardin’de gerçekleştirdiği sosyal projeler tüm camiamızı gururlandırdı.
Evet, biz halk takımıyız, diyoruz ya işte… Mardin’de sokaktaki en ihtiyaç sahibi olan semte heyet olarak gittik, o insanlara elimizi uzattık.  Anadolu’daki o yardıma muhtaç insanlara, eğitim ihtiyacı olan çocuklara el uzatmak lazım. Biz onu yapıyoruz Beşiktaş olarak. Demek ki ben doğru yerdeyim. Demek ki bu İstişare Heyetleri doğru şeyler yapıyor. Evet, her kurumun, kuruluşun yapılanmasında çok büyük hedefleri olur. İstişare Heyetleri’nin de, kuruluş amacıyla büyük hedefleri var. Ama ne kadarını başarabilirseniz, o kadarı kardır. Siz yüzde 100’lük bir hedef koyarsınız, yüzde 50’sini başarırsanız bir şanstır. Sıfır olmaktansa bardağın dolu tarafını görmek lazım. Bazı kesimler “İstişare heyetleri kuruldu da ne oldu?” diyor. Kuruldu da ne mi oldu? Mardinli birçok çocuk mutlu oldu. Elazığ’da üç yüz çocuk okuyacak. Taraftarımızla bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Camiamızın konularındaki uzman, bilgili, akil adımlarının fikirlerinden, görüşlerinden faydalanıyoruz. Bizim çok büyük bir taraftar kitlemiz var. Bunun internet üzerinden kulübe gelir kaynağı olarak güç vermesini sağlayacağız. İşte bunlar oldu. Çok şey de yapılabilir. Ama hiçbir şey yapılmamasından daha iyidir bunların kurulması. Ufak da olsa, bir çocuğu okutmak da olsa bunu sağlamış olmak sizce bir avantaj değil mi? Bunun mutluluğunu hepimizin yaşaması lazım.
BJK İstişare Heyetleri zaten daha çok yeni faaliyetlerine başladı.
Benim taraftardan ve camiadan ricam, yeni doğmuş bir çocuğun hemen maratonda koşmasını beklemesinler. Bu ülkede en kolay yapılan şey eleştirmektir. Ben binlerce insanın olduğu camialarda bulundum. Çok çabuk eleştiriyoruz, çok çabuk yerden yere vuruyoruz. Ama biraz sabır gösterip, ona bu şansı tanımamız lazım. Ben Beşiktaş camiasının bu olgunlukta olduğunu düşünüyorum. Taraftarımızın ufkunun çok geniş olduğunu düşünüyorum. Ama sabretmesini bilmeliyiz. Sabretmediğiniz zaman hiçbir şeyi hedefe ulaştıramazsınız. Bir maç 90 dakika oynanmadan sonuç konusunda karar veremezsiniz. Bizim maçımız üç yıl. Kongreden, delegemizden üç yıl aldık. Ve bizim hedefimiz aslında çok uzun ama üç yıl içinde bunların oturmasını hedefliyoruz. Bize üç yıllık nasıl yetki verdilerse, sabır da göstersinler. Çünkü güzel şeyler yapmak istiyoruz.
BJK İstişare Heyetleri’nin ileriye yönelik çalışmaları ve hedefleri konusunda bilgi verir misiniz?
Öyle bir yapı düşünüyoruz ki, kısa vadeli, orta vadeli, uzun vadeli. Üç aşamalı. Kısa vadede birçok şeyi yapıyoruz, günlük çözümleri getiriyoruz, sosyal sorumluluk projelerimizi yapıyoruz, internet sitemizi yeniliyoruz. Ama asıl hedefimiz uzun vadede her Beşiktaşlı’nın gurur duyacağı bir temel atmak, kurumsal yapıyı gerçekleştirmek ve bu sayede kulübün gelirlerini artırmak.
Biz gelir kaynaklarını üçe bölmek istiyoruz. Birincisi, stat geliri, en az yüzde 25-30 dolayında olmalı. İkincisi, internet üzerinden Kartalcell, şans oyunları ve buna benzer reklam gelirleri, ürün satışları. Ve pazarlamayı da buna dahil ediyorum. Üçüncü gelirimiz, naklen yayın olmalı. Ama şu anda bizim gelirimizin büyük kısmı naklen yayın. Naklen yayını aldığınız zaman Türkiye’deki tüm kulüplerin sıkıntıda  olacağını görürsünüz. Bu riski uzun vadede Beşiktaş Kulübü’nün üzerinden almalıyız. Hedef, gelir kaynaklarını üç sepete dağıtmak, stat geliri, pazarlama ve ticari faaliyet gelirleri, naklen yayın… Dünyada gelişmiş ülkelerin yaptıkları budur. Bugün dünyadaki en başarılı giden lig, İngiliz ligidir. Onlarda bile bu denge şu anda tam kurulmuş değil ancak yüzde 60-70 kurmuşlar. Biz de Beşiktaş olarak bu dengeyi sağlamak istiyoruz… Bakın Türk Hava Yolları, Türkiye’deki bir takıma sponsor olmuyor, Barcelona’ya oluyor. Çünkü izlenirliği var. Biz de bunu yapabilirsek, THY’yi sponsor alabiliriz, Emirates’i alabiliriz, Orta Asya’da bir firmayı da alabiliriz. Biz dünya takımı olmayı hedef almalıyız. Biz öncü olmalıyız, Türkiye’de diğer takımlar bizi takip etmeli. Çok geniş boyutta bakmalıyız. Ama yöneticilik de bunu gerektirir. Geniş açıdan bakacaksanız, yapabildiğiniz kadarını yapacaksınız, yapamadığınız, yorulduğunuz zaman yerinize başkası gelip, bu nöbeti devralacak. Kimse bu nöbetlerde kalıcı değil. Ama bu perspektiflerle bakmalıyız. Olaya sadece bir maç sonucu olarak bakmamalıyız. 107 yıllık tarihte birçok maçlar geldi, gitti. Ama eserler kaldı. Beşiktaş olarak bunları yapmalıyız.
Hangisi daha keyifli, bakanlık mı, Beşiktaş’ın yöneticiliğini yapmak mı?
Her ikisinin de kendine has güzellikleri var. Tabii Beşiktaş’ın yeri farklı.
Son sözde camiamıza nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Beşiktaşlı olmak, gerçekten bir ayrıcalık. Çok iyi bir camiada olduğum için, Beşiktaşlı olduğum için çok mutluyum. Camiadan beklentim şu, enerjimizi birbirimize değil, Beşiktaş’ı bir yere taşımaya harcamalıyız. Çünkü Beşiktaş’ın buna ihtiyacı var. Beşiktaş, Türk sporunda ilk kurulmuş kulüptür. İlkleri yapanların bir öncü görevi vardır. Biz bu kurumsallaşmada öncü görevimizi yapacağımıza inanıyoruz. Bugün olmazsa, yarın yapacağımıza inanıyoruz. Burada gelip destek versinler. Kısa vadede bizden çözümler ve başarılar beklenmesin. Çünkü bazı temel projeler vakit alır. Vakit de sabır ister. Beşiktaş için güzel şeyleri yapmak niyetindeyiz.
Teşekkür ederim.
RÖPORTAJ: ÇİĞDEM IŞIK ÖZKAN
FOTOĞRAFLAR: A. KÜRŞAD KAPLAN




Diğer Haberler