HABERLER

Ahmet Ürkmezgil: ‘En büyük hayalim Vodafone Arena’da şampiyonluk maçı görmek’

Kulübümüzün Genel Sekreteri Ahmet Ürkmezgil, hem yıllarını Siyah-Beyaz aşkı ile geçirmiş yürekten bir Beşiktaş taraftarı hem dişiyle tırnağıyla kazıyarak var olduğu matbaacılık sektörünün duayen ismi hem iki çocuk sahibi iyi bir aile babası hem de kişiliğiyle ve mütevazılığıyla tam bir İstanbul beyefendisi... Beşiktaş Dergisi, sizlere daha yakından tanıtmak için yöneticimizi, Türkiye’de matbaacılık alanındaki en önemli gelişmelere ve teknolojik atılımlara öncülük etmiş olan Promat’ın baskı üssünde ziyaret etti. Kendisiyle geçmişe Siyah-Beyaz bir yolculuk yapıp; dünü, bugünü ve yarınları konuştu. İşte röportajından satırbaşları:
 
“İki kardeş, dayılarımız sayesinde olağanüstü, hastalık derecesinde Beşiktaşlı olduk. Zaten Beşiktaşlılık, diğer takım taraftarlıkları gibi normal olmaz. Çocukken günlerce dil dökerdim ki, dayılarım beni maça götürsünler. Beni kırmaz götürürlerdi.”
 
“Dayımın kapı komşusu ve çok yakın arkadaşı olan rahmetli Hami abi, koyu bir Fenerbahçeli’ydi. Dayım da “Can Baba” lakabıyla tanınırdı ve herkes tarafından çok sevilirdi. Dayım Fenerbahçe’yi 3-1 yendiğimiz maçtan sonra komşusunu kızdırmak için semte dansöz getirmişti.”
 
“Derslerim de çok başarılıydı ve ailem bana hep güvendi. Yeteneğim de olduğu için İstanbulsporlu Yıldırım ile Fenerbahçeli Yılmaz abilerin vasıtasıyla on beş yaşımdayken İstanbulspor Genç Takımı’na gittim. İki sene orada top oynadım. Ardından Karagümrük’e gittim ve profesyonel oldum.”
 
“Şişli Siyasal Bilimler’i bitirdikten sonra yirmi dört yaşımda Tercüman gazetesinin muhasebesine girdim. Orada kitapçılık kısmı genel müdürlüğüne kadar geldim. 1991 yılında Tercüman gazetesinden çıktığım zaman sadece dost biriktirmiştim, işimle ilgili bilgi biriktirmiştim ama hiç para biriktirmemiştim.”
 
“Başkanımız Fikret Orman, yönetimde görev almam için beni aradığında araba kullanıyordum, ne yapacağımı bilemedim. Resmen kabıma sığamadım. İlk kimi aradım, ne söyledim, inanın hatırlamıyorum. Ama karşılıklı jestlerle bunun oluş şekli bence çok anlamlı, duygusal, prestijli ve onore ediciydi.”
 
“İnanın bana Beşiktaş ile ilgili çok büyük hayallerim yok. Neden dolayı yok, söyleyeyim. Söyleyeceklerimi de lütfen Beşiktaşlı bir yöneticinin cevabı olarak algılamayın. Elbette başkanımızın ve diğer genç arkadaşlarımızın hayalleri daha çoktur. Son yıllarda çok çekmiş, yorgun bir Beşiktaşlı taraftar olarak hayalim, bu sezon şampiyon olmak ve stadımızın tamamlanıp o statta maç izlemek. Avrupa Şampiyonluğu, sekizinci, onsekizinci yıldızı takmak falan değil. Elbette bunlar da olsun, olmasın demiyorum. Yanlış anlaşılmak da istemiyorum benimki çok samimi bir istek... Uzun yıllardır Beşiktaşlı olup, özellikle son on yılda yaşadıklarımızdan sonra bizim yaş kuşağından biri olarak bu söylediklerim aslında çok doğal. Umarım bizden sonra genç arkadaşlarımız birçok başarıya ulaşır da, biz de keyifle bunları izleyecek bir yaşamı yakalarız.”
 
Son olarak camiamıza neler söylemek istersiniz?
En başta da söylediğim gibi Beşiktaşlı olmak, normal bir taraftarlık değildir, hep fanatiklik düzeyinde, fedakarlık noktasındadır. Yaratıcılık ve sahiplenme duygusunu herkes yaşar. Bunun böyle olduğuna inanıyorum, yarın yine inanacağım ama nasıl oluyor da biz saha kapatmalar yaşıyoruz, forma satışında rakiplerimizin gerisinde kalıyoruz? Bunları gerçekten çözemiyorum. Bunu gönderme ya da sitem olsun diye söylemiyorum. Herkesin hayran olduğu bir camia olarak, taraftarlarımızın maçlara gelerek takımını desteklemesini, forma ve kombine satışıyla daha ileri bir noktada olmasını bekliyoruz.