HABERLER

‘Daha İyiyiz, Daha İyi Olacağız’

Kartal Yuvaları’ndan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyemiz Metin Albayrak, Beşiktaş Dergisi’ne konuştu.

Lisanslı ürünlerimizi taraftarlarımıza ulaştıran Kartal Yuvası mağazalarımıza her geçen gün yenileri eklenirken, ürün yelpazesindeki çeşitlilik ve kalitesiyle de taraftarlarımızın büyük beğenisini topluyor. Ancak nasıl ki, Türkiye’nin ilk spor kulübü olma onuruyla her alanda liderliği ve öncü olmayı hedefliyorsak, Kartal Yuvası mağazalarımızda da geldiğimiz noktayla yetinmeyen kulübümüz, “en iyi”ye doğru kanat çırpıyor. Beşiktaş için büyük bir aşkla çalışan Kartal Yuvaları’ndan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyemiz Metin Albayrak’ın dediği gibi, “Yeter” diye bir şey yok; “Hep daha da iyi olmalıyız ve olacağız. Evet daha iyiyiz. Ama daha da iyi olacağız”...

 
Kartal Yuvaları’ndan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyemiz Metin Albayrak, 70’li yıllarda eski başkanlarımızdan Mehmet Üstünkaya’nın yönetiminde görev almış, yıllarca futbol şube sorumluluğu görevini üstlenmiş Sami Albayrak’ın oğlu... Dolayısıyla Metin Albayrak’ın çocukluğu ve gençliği Beşiktaşımız’ın kampları ve maçlarında geçmiş. Şimdi ise yönetim kurulumuzdaki göreviyle Beşiktaşımız’a hizmet eden Albayrak ile hem geçmişe gittik hem de Kartal Yuvaları’nın yakaladığı çıkışa dair konuştuk.

 
Babadan oğula Beşiktaş sevdası
 
Öncelikle Beşiktaşlı olma hikayenizi öğrenebilir miyiz?

Kendimi bildim bileli Beşiktaşlı’yım. İlk hatırladığım zamanlarda babam Sami Albayrak Beşiktaş Genel Kaptanı yani şimdiki adıyla futbol şube sorumlusuydu. Erkek kardeşim Bilgin Albayrak’la annemizi çok küçük yaşta kaybettik. Babam da kavga etmeyelim diye beni hep kamplara, antrenmanlara ve maçlara götürürdü. O dönem, Sanlı Abiler, Vedat Abiler, Sabri Abiler’in dönemiydi. Ayrıca sadece İstanbul’dakilere değil deplasman maçlarına da giderdim. Tabii yaşımız 14-15’e gelince deplasmanlara kendi başıma gitmeye başladım. Babam izin vermiyordu ama kısa mesafedeki, günlük deplasmanlara evden kaçarak giderdim.

 
Küçük bir çocuk olarak dönemin futbolcularıyla ilişkiniz nasıldı?

Onlar hem benden yaşça büyüklerdi hem de Beşiktaş’ın futbolcusu olunca gözümde daha da büyüklerdi. Hepsi benim kahramanımdı. Zaten çok da iyi insanlardı. Allah rahmet eylesin Sabri Abi müthiş bir insandı. Sanlı Abi hala çok sevdiğim saydığım bir kişidir. Miliç, Niko, Lütfü Abi, Ahmet Abi, Tuğrul Abi, sonrasında Sinan Tezcan... Tabii Beşiktaş müthiş bir tutku. Maçların bir gün öncesinde mideme kramplar girerdi, uyuyamazdım.

 
Sizin çocukluğunuz uzun süreler şampiyon olamadığımız döneme denk geliyor. Buna rağmen aşkınız hiç eksilmemiş...

Evet, 70’li yıllar Beşiktaş’ın inişli çıkışlı bir dönemiydi. Bir sezon şampiyonluğa oynarken bir sezon sonra küme düşmemeye oynuyorduk. Ama müthiş bir sevgi vardı. O taraftarı görmenizi isterdim. Biz maçlara forma, arma aşkı için giderdik. Öyle illa yıldız futbolcumuz olsun gibi bir isteğimiz yoktu. Sadece derbi maçlarda değil, diğer takımlarla yaptığımız maçlarda bile 40 binin üstünde taraftar olurdu.

 
Ve 15 yılın ardından 1982 yılında gelen şampiyonluk...

Tabii ki en büyük özlemimiz oydu. O şampiyonluğun da canlı şahidiyim, Eskişehir’deydim. Babam o dönemde de ikinci başkandı ve futboldan sorumluydu. Takım Kütahya’ya kamp yapmak için günler öncesinden gitmişti. Ben de onlarla beraberdim. Son gece hiç uyuyamadım. Hatta bir ara dışarı çıktım, bir baktım ki Ziya Doğan da orada, o da uyuyamamış. Dedi ki; “Rüyamda iki gol attığımı gördüm, inşallah olur”... Ve hakikaten de o maçta iki gol attı. O maçtan sonraki konvoyu ben hayatım boyunca görmedim. Eskişehir’in dışında taraftarlar futbolcularımızı bağrına basmak için bekliyordu. Takım otobüsü 10 metre ilerleyemiyordu. En sonunda hepsini takımın Sögüt’te yemek molası vereceğini söyleyerek ikna ettik. Orada da müthiş bir coşku vardı. Zaten kimse yemek yiyemiyordu. İstanbul’a gece saat 2’de geldik. Barbaros Bulvarı’ndan aşağı inerken gördük ki kimse uyumamış. Hem de o dönemde sıkı yönetim vardı ve sokağa çıkma yasağı 00.00’da başlıyordu. Buna rağmen bütün Beşiktaş semti bayram yeri gibiydi. Küçük bir anektod; Beşiktaş’ın şampiyonluğu nedeniyle çarşı içinde beyaz peynir, zeytin ve rakı bedavaydı. Beyaz peynir ve zeytinin renkleri Siyah-Beyaz olduğundan (gülüyor). Ayrıca Beşiktaş taraftarı bu konvoyla yine bir ilki gerçekleştirdi. Ondan önce şampiyonluk sonrası bayraklarla tur atma gibi bir gelenek yoktu. Nitekim, hayatımın en önemli günüydü. Ve ardından Beşiktaş’ın özkaynak düzeninden yetiştirdiği futbolcularla efsaneleştiği dönem başladı. Beşiktaş sayesinde gençliğim çok güzel geçti.

 
Futbolcularla bu kadar iç içe biri olarak siz hiç futbolcu olmayı düşündünüz mü?

Bizim dönemimizde her yer arsaydı. Topunu alan mahallede futbol oynardı. Açıkçası ben de çok iyi oynuyordum. Hatta Adnan Dinçer beni bir yerde görmüş ve babama izin vermesi için yalvarmıştı. Ama babam izin vermedi. Hani babalar hep kendi hayallerini çocuklarında gerçekleştirmek isterler ya; babam da benim okumamı istedi. Tabii bizde o zamanlar baba ne derse o olurdu. Nitekim ben de o yolda devam ettim. Ama sorarsanız ki içinizde kaldı mı, evet...

 
Peki eğitiminizi öğrenebilir miyiz?

İngiltere’de işletme mühendisliği okudum. Ardından Marmara Üniversitesi’nde İngilizce işletme üzerine yüksek lisans yaptım.

 
Babanız Sami Albayrak’ın yöneticilik dönemiyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Babam, 8 yıl Beşiktaş’ta yöneticilik yaptı. 1973 yılında ilk göreve geldiklerinde kulübün büyük borçları vardı. Öncesinde yapılan pahalı ve popülist transferlerden sonra durum buydu. 100 milyon liralık bir borçtan bahsediyorum. Ve babamın da içinde olduğu 5 yönetici bu borcun 60 milyon lirasını ceplerinden ödeyip hibe ettiler. 40 milyon lirasını da Erdoğan Demirören ödedi. Ayrıca babamın Beşiktaş’a en büyük hizmetlerinden biri Beşiktaş Futbol Okulu’nu kurmasıdır. Babam Feyyaz’ı, Avcılarspor’dan 16 forma ve 16 eşofmana aldı. Çok iyi bir izleme komitesi kurmuşlardı. Ali, Metin ve Gökhan’ı altyapıya kazandırdılar. Altyapının Serpil Hamdi Tüzün’le çıkışa geçtiği dönemden bahsediyorum. Kendisine de ayrıca minnet borcumuz olduğunu söylemeliyim. Ben aslında babamın dönemiyle kendi dönemimi çok benzetiyorum. Onların zamanında “Bir kibrit çak” kampanyasını yapmışlardı, biz ise “Feda” kampanyası düzenledik. Aynı zamanda onlar da özkaynak düzenine dönüş yapmışlardı, aynı bizim gibi...

 

“Hedefimiz; yüksek kalite makul fiyat”

 
Sizin yönetici olma süreciniz nasıl gelişti?

Ben zaten camianın hep içindeydim. 18 yaşıma geldiğimde yapacaklarıma dair iki hayalim vardı; biri ehliyet almak diğeri Beşiktaş Kongre Üyesi olmak. Nitekim 30 yıllık kongre üyesiyim. Fikret Orman’la da 10 yaşımdan beri tanışıyorum. Işık Lisesi’nde yatılı olarak beraber okuduk. Abi-kardeş gibi büyüdük. Gençlik dönemimizde de hep birlikte ve Beşiktaş’ın içindeydik. Sağolsun o da beraber çalışmamızı istedi. Zaten böyle bir durumda Beşiktaş’ın içinde olmamamız bizim Beşiktaşlılık terbiyemize yakışmayacağı için tereddüt etmeden kabul ettim. Babama da bu kararımı ilettim. O da “Zor dönem, Allah utandırmasın” dedi. Onun da dualarıyla yola çıktık.

 
Eşiniz bu kararınıza nasıl tepki gösterdi?

Eşim Vuslat Albayrak’la evlendiğimiz zamanlarda “Bak Beşiktaş her şeyden önce gelir. Maç olduğu günler eve annen-baban gelecekse bile beni göremezler” dedim. 22 senelik evliyiz, sağolsun hiç bu konuyu problem etmedi. Yöneticilik kararımla ilgili de “Hep istediğin bir şeydi, yapmılısın” dedi. İki kızımız var. Onlar da iyi Beşiktaşlılar. Kombineleri var ve eşimle beraber her maça geliyorlar.

 
Gelelim Kartal Yuvaları Komitesi görevinize...

Aileden tekstilci olduğumuz için Fikret Orman’ın kafasında zaten bu varmış. Tabii bizim de “Hayır” diyecek halimiz yok. Benim ilk etapta söylediğim bir tek şu vardı; buradaki sistemin değişmesi. En önemli sorun, Kartal Yuvaları’nın üreticilerden aldıkları ürünlerin paralarını ödeyememesiydi. Satılan maldan gelen para direkt merkez kasaya gelip, o gün kimin ihtiyacı varsa oraya gidiyordu. Sonuç olarak kulüp doğru yerlerden mal alamamaya başlamış. Güven problemi oluşmuş. Ben de özerk bir hal alırsak altından kalkacağımızı söyledim. Başkanımız dahil tüm yönetim kurulumuz bu konuda bize destek verdi.

 
Tabii, ürün satışları kulüplerin en önemli gelir kaynaklarından biri...

Dünyada spor kulüplerinin en önemli gelir kaynaklarından biri stadyumlar, diğeri ise mağazalar. Biz de bu çerçevede bir yol haritası çizdik. İlk olarak tek başıma bütün mağazaları gezdim. Sıkıntıları ve beklentilerini öğrenmek için. Ayrıca mağazaların fiziki durumlarını da inceledim. Lokasyon, raf düzeni, ışıklandırma, personel kıyafetleri ve davranışları gibi... Maalesef kötü bir yapı vardı. Biz doğru lokasyon ve doğru mimari yapıyı oluşturmak için bir ekip kurduk. Hepsi gönüllü mimarlardan oluşan bir ekip. Çünkü bu bir bilim.  Müşteri mağazaya girdiğinde hangi rotayı izliyor, doğru ışık kullanılıyor mu, tavanın ve duvarın rengi uygun mu, raf düzeni doğru mu... Bu ekip tamamıyla bizim konseptimiz üzerine çalıştı ve buna uygun ilk mağazamızı İzmir’de açtık. İkincisini ise Bakırköy’de hizmete soktuk. Ve bundan sonra da bütün mağazalarımız aynı konseptte olacak. Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum; biz geldiğimizdeki 25 adet mağazanın sadece üçü Beşiktaş’a aitti. Diğerleri ise bayiiydi. Ancak bundan sonra yeni bayiilik vermeme kararı aldık. Mevcut bayiilerimizle de gerekli görüşmeleri yapıp sözleşmelerimizi yeniledik. Onlar da mağazaları bizim konseptimize göre düzenleyecekler ve masraflarını kendileri karşılayacaklar. Mağazaların dışında yurtdışındaki taraftarlarımızın kolaylıkla alışveriş yapabileceği www.bjkshop.com adlı sitenin son aşamasına geldik. Aynı zamanda www.kartalyuvasi.com.tr adlı sitemiz de yakında yepyeni yüzüyle taraftarlarımızla buluşacak.

 
Yeni mağaza projelerinizden bahsedebilir misiniz?

İstanbul Anadolu Yakası’na çok önem veriyorum. Oradaki iki AVM ile görüşüyoruz. Ayrıca yine İstanbul’da Beylikdüzü, Marmara Park AVM’de mağazamız açılacak. İzmir ve Antalya’da ikinci mağazalarımızı açacağız. Karadeniz’de hiç mağazamız olmadığı için Samsun’u hedefledik. O da çok kısa zamanda hizmete girecek. Keza Konya ve Gaziantep de hedeflerimizi arasında. Adana’daki mağazamızı ise daha iyi bir konuma taşıyoruz. Tabii bunları da kafamıza göre yapmıyoruz. Perakendecilik zaten apayrı bir şey. Bu anlamda yardım alacağımız bir ekip de kurduk.

 
Biraz da bu ekipten bahsedebilir misiniz?

Yine “Feda” senesi olduğu için gönüllülerden oluşan bir ekip bu. Çok iyi firmaların sahiplerini davet ettik. Koton Mağazaları Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Yılmaz, İpekyol’dan Yalçın Ayaydın, Ramsey Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hüseyin Doğan, Chicco Genel Müdürü Erkin Ültanır, şu anda büyük perakendecilere danışmanlık hizmeti veren, adidas’ın eski genel müdürü Gökhan Er... Nerede mağaza açacağımızı bu ekiple konuşuyoruz. Bu isimlerin hepsi Beşiktaşlı. Zaten camia böyle olunur. Beşiktaş’ta uzun yıllardır camiayla yönetimin ilişkisi kopmuş ve hep bunun sıkıntıları yaşanmış.

 
Aynı şekilde bir tasarım ekibi de oluşturdunuz...

Evet, tasarımlarımızı yenileyelim diye gönüllü tasarım ekibi kurduk. Bu bir aidiyet duygusu. Bunu ancak taraftardan alırsınız. Onların içinden değişik profillerdeki arkadaşlardan oluşan sekiz kişilik bir ekibimiz var. Ancak onların da görüştüğü birçok arkadaşı var ve görüşleri filtreleyerek bize getiriyorlar.

 
Biraz da kalbimizin attığı Beşiktaş’taki Kartal Yuvası Mağazası’ndan bahsedebilir misiniz?

Benim içimdeki en büyük ukteydi. Doğup büyüdüğümüz yerde bir mağazamızın olmaması beni çok üzüyordu. Sonuçta bir ritüel olarak maç günleri Beşiktaş’ın genci yaşlısı önce Beşiktaş’a iner ve sonrasında dünyanın en güzel stadına doğru yol alır. Ama bizi semtimizde korsan karşılıyordu! Ben de yönetim kurulundaki arkadaşlarıma; “Öyle bir mağaza açacağım ki bütün rakiplerimiz imrenecek!” dedim. Bunu başardığım için çok mutluyum.

 
Üretici firmalarla nasıl bir iletişiminiz var?

Biz geldiğimizde adidas forma vermiyordu. Piyasalara olan 3 milyon TL borcun 2 milyonu adidas’a karşıydı. Onlarla bir toplantı yaptım. Beşiktaş Sportif A.Ş. piyasada tamamen itibarını kaybetmiş, repütasyonu çok kötü yapıdaydı. Biz öncelikle bu güveni tesis ettik. Geçmiş dönemin ödeme planını yaptık. Onlar da çok yardımcı oldular, iyi niyet gösterdiler. Toplantıdan sonra ise depo kapalı olmasına rağmen adidas iki bin forma yolladı. Hayatımda aldığım en güzel haberlerden biriydi. Biz de verdiğimiz sözleri tuttuk. Son üç aydır senetleri vadesinden 15 gün önce ödüyoruz. Tabii bu hareketler insanların size karşı güvenini tesis ediyor.

 
Satışlarımız hangi düzeyde ilerliyor?

Göreve başladığımız altı ay öncesinden bu yana, geçmişle mukayase ettiğimde cirolarımız aşagı yukarı beş misli arttı. Seçildiğimizden bu yana yaptığımız ciro geçen senenin toplamından fazla. Örnek vermek gerekirse; iki kupa kazandığımız 2009 yılı toplam cirosu 10 milyon 269 bin TL, 2010 yılı 11 milyon 944 bin TL, Quaresma ve Guti’nin transfer edildiği 2011 yılı 12 milyon 480 bin TL ve bizim 6 ayda elde ettiğimiz ciro 14 milyon 588 bin TL... Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki bu rakamlarla Galatasaray’ın ve Fenerbahçe’nin cirolarını geçtik. Bunun yanında kârlılığımızı da yüzde 42’den 46’ya çıkardık. Bu artış gerçekten önemli. Tabii benim ticari felsefemde “Yeter” diye bir şey yok, hep daha da iyi olmalıyız ve olacağız.

 
“Feda” projesine gösterilen ilgiden memnun musunuz?

Şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum; son sekiz senede taraftar ve yönetim çok kopuk zamanlar geçirmiş. Biz eğer bir şeyler başarmak istiyorsak, camiamızla güç birliği içinde olmamız lazım. Sonuçta biz de gökten gelmedik, tribünden geldik. Burası bizim değil, hepimizin Beşiktaş’ı. Nitekim “Feda Projesi” de bunun en güzel örneği. Taraftarlarımızdan da müthiş destek aldık. Bununla ilgili de size rakamlar vermek istiyorum. Eylül sonu itibariyle “Feda” ürünlerinin adet olarak satışları şöyle; tişört 143 bin 279, kaşkol 8 bin 774, şapka 4 bin 54, CD 4 bin 550, bebek için body 2 bin 962, toplam 163 bin 619 adet. Toplam ciro 3 milyon 519 bin 423 TL, maliyet 1 milyon 246 bin 494 TL, kâr 2 milyon 272 bin 929 TL. Taraftarlarla birlik olunca neleri başarabileceğimizin en somut örneği bu.

 
Formalarımızın satışlarıyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Yine Eylül sonu itibariyle 65 bin adet forma sattık. Geçen bütün sezon boyunca 45 bin adet satıldı. Burada tabii ki taraftarlarımızın da ne kadar özverili olduğunu görüyoruz ve teşekkür ediyoruz. Onlara çok daha iyi şeyler layık. Buradan yola çıkarak adidas’la beraber 2013-14 sezonu formalarının dizayn çalışmalarına şimdiden başladık. adidas Global’in CEO’su ve tasarımcıları bize bir sunum yaptılar ve biz de onları revize ettik. Son hali şu anda üretimde. Ayrıca 110. yıla özel bir formamız da olacak.

 
Ürün fiyatları konusunda nasıl çalışmalar yaptınız?

Bizim taraftar profilimiz daha çok genç ve öğrenci ağırlıklı. Onların bütçesine göre fiyatlar çok yüksekti. Bizim hedefimiz ise; yüksek kalite, makul fiyat. Öncelikle satış kolaylığı olması açısından taraftar profilimize uygun bir çalışma yapıyoruz. Ardından olması gereken kârımızı belirliyoruz ve üreticilerle de bunun üzerinden anlaşma yapıyoruz.

 
Ürün çeşitliliği de taraftarlarımızın en çok arzu ettiği şeylerden biri...

Bu konuda da çalışmalar yaptık. Ben sosyal medya üzerinden taraftarlarımızın her isteğini göz önünde bulunduruyorum ve mümkün mertebe cevap yazıyorum. Bizim bu anlamda en önemli ihtiyacımız günlük hayatta da giyilebilecek Beşiktaş ürünleriydi. Bu ürünlerde kullanılan logo konusunda Türkiye’nin en iyi tasarımcılarından Ali Bakova ile çalıştık. Beşiktaşlı olduğu için o da “Feda” dedi ve harika bir logo yarattı. Aynı zamanda “Çarşı” isminin de patentini aldık ve koleksiyonumuzu hazırladık. Bunun yanı sıra tarihimize adını altın harflerle yazdırmış isimler üzerinden tişört ve kaşkol koleksiyonu yaptık. Zaten biliyorsunuz bu üç koleksiyonumuz da lansmanda yer aldı. Bayanlara yönelik ürünlerin de çeşitliliğini artırdık. Çocuklar için 12 yaşa kadar her çeşit ürün bulunuyor. Hediyelik eşyalarımızın çeşitliliğini artırdık; iphone ve ipad kılıfları, magnetler, altlıklar, kupalar, kartal heykelciği, puzzle’ler... Bir projemiz de Siyah-Beyaz çubuklu bir yağmurluk yaptırmak. Bunun için Çin’de 1-2 üretici firmayla görüşmelerim devam ediyor.

 
Taraftarlarımıza vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Bizim onlardan tek isteğimiz korsan ürün satın almamaları. Aynı zamanda alanı da ikaz etmeleri. Bu konuyla ilgili ihbarlar için ihbar@besiktasjk.com.tr adresine e-posta atabilirler. Hukuk ekibimizle beraber bu konuda çok hızlı çalışıyoruz. Çoğu yere baskın yaptık, hepsinin dosyaları savcılıkta. Ayrıca taraftarlarımızdan gelen her öneriye açığız. Eleştirsinler ama destek de olsunlar. Şunu da eklemek istiyorum ki; ciroların bu rakamlara ulaşmasında kulübümüzde çalışan profesyonel personelimizin de emeği çok büyük. Depoda çalışanından genel müdürüne kadar herkes canla başla çalışıyor. Hepsine sizin aracılığınızla teşekkür ediyorum.

 
Teşekkür ederiz.

 
BEŞİKTAŞ DERGİLERİNE ABONE OLMAK İÇİN TIKLAYINIZ...